15 Ocak 2020 Çarşamba

ATİYE - THE GIFT (Netflix)

Atiye: başrollerini Beren saat, Mehmet Günsür, Melisa Şenolsun, Metin Akdülger’in paylaşmış olduğu Netflix’in İkinci Türkiye yapımı dizisi. Şengül Boybaş’ın İlk Romanı Dünyanın Uyanışı adlı eserinden esinlenerek izleyicilere sunulan Atiye bizleri mistik bir yolculuğa çıkarıyor.

Çocukluğundan beri çizmiş olduğu sembol Göbeklitepe kazılarında da bulunan Atiye kendini bulma serüvenine çıkar.
Atiye’yi anlatmadan önce Göbeklitepe’den Söz etmek daha doğru olur sanırım. 1986 Senesinde Mahmut Yıldız isimli bir vatandaş tarım yapmış olduğu arazisinde ufak heykelimsi taşlar bulur. Amcası ile bu taşları Şanlıurfa Müzesine götürürler. Dönemin müze müdürü tarih öğretmeni olan kişi bu taşların değersiz olduğunu, bunların kireç taşı olduğunu söyleyip Mahmut amcayı ve amcasını geri çevirir. Mahmut Amca “biz giderken bu taşları çöpe atacaktık” diyor “değersiz olduğunu öğrendikten sonra”. Çöpe atacaklarını duyan müze görevlileri verin onları depoya koyalım derler ve o taşlar 1986 yılından 1992 yılına kadar müze deposunda unutulur. 1992 yılında bölgede başka bir kazı için bulunan alman arkeolog Klaus Schmidt müze deposunda bu taşları görür ve taşlara test yapmak ister. Gerekli izinlerden sonra taşlara karbon testi yapılır ve On İki Bin yıllık oldukları anlaşılır. O günden sonra Göbeklitepe için büyük kazılar başlatılır ve dünyanın bilinen en eski tapınakları ortaya çıkarılır. Günümüzde hala kazılar devam etmekte. Şu ana kadar 6 yapı ortaya çıkarılabilmiştir. Toprağın altında 24 yapı daha olduğu söylenmektedir. Tarihin bilinen gidişatını keşfi ile değiştiren Göbeklitepe, konu edildiği Atiye dizisi ile Türk Dizi tarihini de değiştirecek gibi.

Göbeklitepe ile ilgili ufak anektoddan sonra diziye geri dönelim.Atiye İstanbulda yaşayan soyut resimler yapan bir ressamdır. Çocukluğundan bu yana da hep aynı sembolü çizmektedir. Göbeklitepe’de arkeolog Erhan öncülüğünde devam eden kazılarda da aynı sembole rastlanmıştır.Bu keşif haberini gören Atiye olanları anlamlandırabilmek için Göbeklitepe’ye gider. Atiye’nin kendini bulma serüveni de böylelikle başlar.

Dizinin içeriğinden fazla söz edip spoiler vermek istemiyorum. Bunun yerine oyunculuklardan, konuların işleyişinden ve mekan seçimlerinden söz etmek istiyorum.

Erhan: her zamanki Mehmet Günsür karakterlerinden farklı bir şey oynamamış. Akademisyen, biraz da janti bir rol olunca direk Mehmet Günsür’e teklif ediliyor her halde. Mehmet beyi koymuşlar sen sadece olsan yeter demişler gibi bir durum söz konusu galiba. Çok yavan ve sığ bir karakterdi Erhan. Yıllardır öldü zannettiğin kardeşini buluyorsun. Akabinde kardeşin ölüyor tepkin bu mu olur arkadaşım? Tabi burada tüm suçu Mehmet Günsür’e atmak olmaz. senaryonun bu kısmı ve Erhanla ilgili olan kısımları büyük oranda bence fiyaskoydu. Sırf Atiye’yi parlatacağız diye bir karakter bu kadar sığ yazılır mı? Senaristler umarım bu durumu ikinci sezonda düzeltirler.

Atiye: Beren Saatin genel olarak oyunculuğunu beğenen biriyimdir. Ancak Atiyede bazı aksaklıklar vardı sanki. Evet yine güzel oynamış, evet yine farkını ortaya koymuş Beren Saat ama böyle insanda daha iyisi olurdu izlenimi bırakıyor. Belki Beren Saat için beklentilerimiz çok yüksekti ve o yüzden bu ağzımızda bıraktığı yavan tat.

Cansu: Melisa Şenolsun İlk başta sıradan, başrolun kardeşi, öylesine bir karakter gibi dursa da kilit bir karakter olduğu ortaya çıkıyor. Ve melisa Şenolsun da bu durumu ince ince işleyerek oyunculuğu ile bizlere yansıtıyor.

Ozan: Metin Akdülger her bölüm bana karakteri ile ilgili farklı şeyler düşündürüp hissettirdi. Ne kızabiliyorsun ne de sevebiliyorsun öyle bir karakter Ozan. Metin Akdülger de bu karakteri başarılı bir şekilde canlandırmış.

Başrollerin dışında Başak Köklükaya, Tim Seyfi, Civan Canova, Meral Çetinkaya, Hazal Türesan, Cezmi Baskın… gibi oyuncular da oyunculukları ile göz dolduruyorlar. Özellikle Başak Köklükaya ve Tim Seyfi’nin sergilediği oyunculuklar ayakta alkışlanacak cinstendi.

Konu akıcılık bakımından oldukça iyiydi. Her bölümdeki merak unsuru sizi usulca bir sonraki bölümü izlemeye itiyor. Türk dizilerinde alışkın olduğumuz uzun uzun bakışmalar ve gereksiz kliplerin olmaması da seyir keyfini oldukça artırıyor. Bunun için Netflix’e teşekkür etmek gerek. 

İstanbul, Şanlıurfa, Adıyaman üçgeninde geçen hikayesiyle kültür miraslarımıza da selam çakan Atiye; dizi çekim teknikleri ile de göz dolduruyor. Özellikle kullanılan hareketli kamera çekimini ben oldukça beğendim. Ses ve efektler için pek bir şey söylemeye gerek yok. Netflix standartlarında oldukça kaliteliydiler.

Atiye: konusu, oyunculukları, kullanılan mekanlar, özenli çalışmaları ile izlenesi bir dizi olmuş. Hatta beklentilerin de çok üzerinde bir iş olduğu su götürmez bir gerçek. İlk sezondaki bazı aksaklıklar ve sığlıklar ikinci sezonda devam etmez ise İkinci Sezonu çok iyi olabilir. Her ne kadar bazı kusurlar olsa da Atiye Türklerin de fantastik (mistik) işler yapabileceğini kanıtlamış durumda.
İyi Seyirler…

İkinci Sezonda Görüşmek Üzere…